1929’da Türkiye Komünist Partisi’nde başlayan karışıklıklar 1930’lu yılların başında artarak sürer. Her ne kadar Parti’nin değişik kesimlerinin anlattıkları arasında çeşitli farklılıklar olsa da Nâzım Hikmet’in bu dönemde eleştirel bir tutum aldığı bir gerçektir. Hıfzı Topuz o günleri şöyle anlatıyor:
O dönemde Türkiye Komünist Partisi içinde çeşitli anlaşmazlıklar çıkmış ve hizipler oluşmuştu. Nâzım kendini bunların dışında görüyordu. Çünkü onlardan kopmuş durumdaydı. Bunun kökü 1929 sonlarına dayanıyordu. O yıl Nâzım ve arkadaşları Pendik yakınlarında Pavli Adası’nda Pavli Kongresi denilen bir TKP toplantısı düzenlemişler ve parti yönetimini ele geçirmişlerdi. Yeni bir örgütlenmeye gidiliyordu. Nâzım o grubun sekreterliğine getirilmişti.
Şubat 1932’de Zeki Baştımar’ın evinde Moskova’dan gelen bir delegenin de katıldığı bir kongre toplanır. Bu kongrede Nâzım Hikmet’in Komintern kararlarını eleştirme özgürlüğü isteyen başka bir örgütlenme içinde yer aldığı için partiden uzaklaştırılmasına karar verilir.
Daha sonra “Otobiyografi” adlı şiirinde Parti ile ilişkisine şu şekilde atıfta bulunacaktır:
OTOBİYOGRAFİ
Nâzım Hikmet, 11 Eylül 1961, Doğu Berlin
[…]
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de 961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
[…]
[…]
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de 961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
[…]