© Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi

Açlık Grevi

AÇLIK GREVİNİN BEŞİNCİ GÜNÜNDE
Nâzım Hikmet, Mayıs 1950
Kardeşlerim,
demek istediklerimi doğru dürüst diyemiyorsam
kusura bakmayın kardeşlerim,
azıcık sarhoş gibiyim, birazcık dönüyor kafam,
rakıdan değil
açlıktan hafif tertip.
[…]
AÇLIK GREVİNİN BEŞİNCİ GÜNÜNDE
Nâzım Hikmet, Mayıs 1950
Kardeşlerim,
demek istediklerimi doğru dürüst diyemiyorsam
kusura bakmayın kardeşlerim,
azıcık sarhoş gibiyim, birazcık dönüyor kafam,
rakıdan değil
açlıktan hafif tertip.
[…]

Geçenlerde bana kim gelse beğenirsin! Ahmet Emin Yalman. İki yıl önce de gelmişti. Yirmi dakika kadar konuştuk. Daha doğrusu ben söyledim o dinledi. Yahu, dedim, Bulgar papazları, Macar kardinali hapis edildi diye, ortadoksluğunuz, katolikliğiniz tutar, sütun sütun gözyaşı dökersiniz. Biraz da Türklüğünüz tutsun da, on iki yıldır haksız, kanunsuz yere hapislerde çürüyen yurttaşlarınızı düşünün. Söylendim durdum. Ahfeşin keçisi gibi kafasını salladı durdu. Bir aralık: ‘Sizin için Sovyetler pul çıkarmışlar. Bulgarlar Türk mekteplerine isminizi vermişler,’ gibi bir laf etti. Bu haberlerin ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum, dedim. Fakat böyle bir şey olmuşsa ben ne yapayım? Eğer doğruysa bizim posta idaresi ve Milli Eğitim Bakanlığı ibret alsınlar da, çoktan yapmaları gereken böyle bir işi yapsınlar, dedim. Amma da kendini beğenmiş şeysin, deme, can burnuma geliyor böyle lafları duyunca.

Memet Fuat. Nâzım Hikmet.

Ahmet Emin Yalman, 19 Ağustos 1949’da Vatan Gazetesinde “Fikret ve Nâzım Hikmet” başlıklı bir yazı yayımlar. Bu, Nâzım Hikmet’in hapis sürecinde bir dönüm noktasına karşılık gelir. Arka arkaya yazdığı yazılarda Nâzım Hikmet’le yaptığı görüşmeleri anlatır, Nâzım Hikmet’in vatansever bir şair olduğunu kanıtlamaya girişir. Nâzım Hikmet bu yazılara başta tepki duysa da dostları Vâlâ Nurettin ve Müzehher’in telkinleriyle sert çıkışlar yapmaz.

Bir yandan da o günlerde hayatına Münevver adında yeni bir kadın girer, Piraye ile kopma noktasına gelir. Münevver’in evli olması ve bir süre sonra kocasına dönmesi, ardından yeniden Bursa’ya gelerek şairi hapishanede ziyaret etmesi Nâzım Hikmet’in ruhsal dünyasını alt üst eder. Bu sırada Ahmet Emin Yalman’ın girişimleriyle işinin ehli bir hukukçu olan Mehmet Ali Sebük, Nâzım Hikmet’in davasını inceler ve yıllardır haksız bir şekilde hapiste yattığını hukuki kanıtlarıyla ortaya koyan bir yazı dizisi başlatır. Bu çabaların yurt içinde ve yurt dışında çok büyük yankıları olacaktır.

Nâzım Hikmet’i savunanlara karşı sağcı yazarlar ve siyasetçiler de boş durmazlar, karşıt kampanya yürütürler. Bedii Faik takma adıyla yazan Peyami Safa, Nâzım Hikmet’le yapılan bir söyleşide şairin sarf ettiği “Ben memleketime dilimle bağlıyım!” sözünü kast ederek “Ali Kemal de Türkçeyi gayet güzel yazardı. Patrona Halil herhalde İngilizce bilmiyordu” düzeyinde demagojilerle Nâzım Hikmet’in mahkumiyetini haklı çıkarmaya çalışırken Necip Fazıl Kısakürek Büyük Doğu dergisinde Ahmet Emin Yalman’ın çabalarını “mertliğe, en aykırı usulle, en tehlikeli bir komünizma propagandasıdır” diyerek mahkûm eder. Tüm sağcı basının, Komünizmle Mücadele Derneklerinin girişimlerine karşın geri adım atmayan Mehmet Ali Sebük şöyle yazar:

Anayasamız, her Türkün hür doğup hür yaşadığını ilan eylemiştir. Ben de Nâzım Hikmet ismindeki Türk vatandaşının hür olduğunu, fakat hiç bir suç işlemediği halde, tabii hakkı olan hürriyetinden mahrum edilmiş bulunduğunu ve dolayısiyle asrımızın en büyük adli hatasına kurban gittiğini, gene Anayasamızın gölgesine sığınarak ispat ettim.
Şu halde, bir hukukçu ve avukat sıfatiyle, bu davada şimdiye kadar yaptığım şey, sadece şudur: Hakkın müdafaası…

Memet Fuat. Nâzım Hikmet.

Ancak tüm bu girişimler ne yazık ki devlet nezdinde sonuç vermez. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve dönemin CHP iktidarı Nâzım Hikmet’i dışarı çıkaracak bir yola girmekte ayak direrler. Bu sırada Paris’te Tristan Tzara’nın öncülüğünde “Nâzım Hikmet’i Kurtarma ve Yapıtlarını Yayma Komitesi” kurulur, Albert Camus, Picasso, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Aragon ve Yve Montand gibi aydın ve sanatçılar bu oluşuma destek verirler. Yurt içinde de Ahmet Emin Yalman’ın yazıları ciddi bir gündem oluşturur, devlet kademelerindeki çeşitli kişilerle görüşülür ancak somut bir ilerleme kaydedilemez. Bunun üzerine Nâzım Hikmet açlık grevine başlar.

Belgeler
0
Vatan Gazetesi, 8 Nisan 1950
Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi arşivi
0
Nâzım Hikmet'in mektubu
Memet Fuat Arşivi Piraye Koleksiyonu
30 Mart 1950 tarihinde Nâzım Hikmet'in Piraye'ye gönderdiği, açlık grevi kararını açıkladığı mektup.

Bengü, Yeşim Bilge (haz). Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi

Açlık Grevinin Beşinci Gününde, şiir
Seslendiren: Sinan Divrik
Ses Tasarımı: Göksenin Göksel
Görsel: 10 Mayıs 1950 tarihli Nuh gazetesinin Nâzım Hikmet başlıklı parasız ilâvesinden bir sayfa. Zafer Toprak Arşivi
Kaynak: Nâzım Hikmet. Bütün Şiirleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2015. 944-945.
Nâzım'ın Hikâyesi Soundcloud hesabı

[soundcloud id=’476951736′ playlistHeight=”]

Açlık grevi sırasında yazar, şair, gazeteci, mimar, sanatçı ve aydınlardan oluşan çok geniş bir kitle Nâzım Hikmet’e destek olur. Prof. Dr. Zafer Toprak’a göre bu eylem Türkiye’de entelektüel kimliğin inşasında önemli bir yer tutar.

Image
Nâzım Hikmet'in açlık grevinin, Türkiye'nin entelektüel tarihindeki yeri ve önemi, 1. Bölüm
Zafer Toprak
Akademisyen Zafer Toprak, Nâzım Hikmet’in başladığı açlık grevinin Türkiye’de ve yurt dışında geniş entelektüel çevreleri nasıl bir araya getirdiğini anlatıyor.
Nâzım'ın Hikâyesi Videoları

[İkinci Dünya Savaşı sonrasında] Türkiye’de önemli bir anti-komünizm söylemi gündeme geldi. […] Kısacası, Türkiye artık bundan böyle, Soğuk Savaş’ta kendi üzerine düşen görevi üstlenmiş oldu. Türkiye’deki bütün bu aydın hareketi de, bütün bu gelişmelere paralel olarak gelişiyordu aslında ve Türkiye’deki cadı avı diye nitelendirdiğimiz süreç, 47’deki Ankara’daki üniversite olayı, [Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki hocaların kürsüleri lağvedildi, Behice Boran olsun, Niyazi Berkes olsun, Pertev Nail Boratav, bütün o kadrolar] çok hazin bir olaydır.

Açlık grevi sürecinde sanatçı, yazar ve akademisyenler Nâzım Hikmet’e destek vermek amacıyla bir dilekçe kaleme alırlar:

Cumhurbaşkanlığı yüce katına,
Son devir edebiyatımızın dünyaca tanınmış şairlerinden Nâzım Hikmet’in 12 seneden beri devam eden ve son zamanlarda yapılan açıklamalarla haksız olduğu sabit olan mahkûmiyeti ve bilhassa bu mahkûmiyetin hariçte, memleketimiz aleyhinde propagandalara vesile teşkil etmesi Türk aydınlarını müteessir etmektedir. Bundan başka büyük Türk şairinin, af kanununun gayri muayyen [belirsiz] bir müddetle geri bırakılmasından müteessir olarak, 8 Nisan tarihinden itibaren hayatına son vermek maksadı ile açlık grevine başlayacağını ilan etmesi, biz Türk aydınları için derin bir elem kaynağı olmuştur.
Bu haksızlığın bir an evvel tamiri, gerek insan olmak ve gerekse dünyada daima şerefini muhafaza etmiş bir milletin fertleri bulunmak suretiyle her Türkü sevindirecektir.
Biz aşağıda imzaları bulunan Türk aydınları, Şair Nâzım Hikmet’in bir an evvel serbest bırakılmasını sizden ve Yüksek Meclis’in asil vicdanından bekliyoruz. Bu hareketimizle bütün Türk aydınlarının arzu ve temennilerine tercüman olduğumuza eminiz.

Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Behice Boran, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, Mazhar Osman Uzman, Hilmi Ziya Ülken, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Neyzen Tevfik, Oktay Rifat, Cahit Sıtkı Tarancı ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi isimlerin imzaladığı dilekçe Türkiye’nin entelektüel tarihinde çok önemli bir yer alır.

Çok farklı görüşten aydın ve sanatçının desteklediği bu dilekçeye imza vermeyenler de olur. Bunların başında, Yahya Kemal gelir. Memet Fuat şöyle anlatır bu olayı:

Birlikte içki içtikleri bir gece başını Vâlâ Nurettin’in göğsüne yaslayıp, ‘Nâzım’cığım hapiste,’ diye gözyaşı döken Yahya Kemal Beyatlı ise, kendisine başvuranları sevgili oğlunun serbest bırakılması için imza vermediğini kimseye söylememeleri konusunda sıkı sıkıya uyardı.

Memet Fuat. Nâzım Hikmet.

Geniş bir entelektüel hareket gündeme getirdi. O güne kadar bu denli geniş bir ‘cephe’ oluşmamıştı Türkiye entelektüel tarihinde. Bunun içerisinde akademik insanlar var, yazarlar var, çizerler var, sanatçılar var, ressamlar var, heykeltıraşlar var, gazeteciler var, hakikaten çok geniş bir cephe.

Image
Nâzım Hikmet'in açlık grevinin, Türkiye'nin entelektüel tarihindeki yeri ve önemi, 2. Bölüm
Zafer Toprak
Akademisyen Zafer Toprak, Nâzım Hikmet’in başladığı açlık grevinin Türkiye’de ve yurt dışında geniş entelektüel çevreleri nasıl bir araya getirdiğini anlatıyor.
Nâzım'ın Hikâyesi Videoları

Nâzım Hikmet’in haksız mahkumiyetinin sonlandırılması için herkes harekete geçmiştir. Annesi Celile hanım, gözleri görmediği halde elinde pankartla Kadıköy iskelesinde imza toplamaya başlar. İstanbul Üniversiteli gençler Nâzım Hikmet adıyla bir gazete çıkarırlar. Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat destek olmak için açlık grevine girerler.

Belgeler
Vatan Gazetesi haberleri ve Nâzım Hikmet'in özgürlüğü için çıkarılan yayınlar
0
9 ve 10 Mayıs 1950 tarihli Vatan Gazetesi haberleri
Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi arşivi.
9 Mayıs 1950
9 Mayıs 1950
9 Mayıs 1950 (haberin devamı)
9 Mayıs 1950 (haberin devamı)
10 Mayıs 1950
10 Mayıs 1950
10 Mayıs 1950 (haberin devamı)
10 Mayıs 1950 (haberin devamı)
0
Nâzım Hikmet'in özgürlüğü için çıkarılan yayınlar
Zafer Toprak Arşivi & Memet Fuat Arşivi Piraye Koleksiyonu
Nâzım Hikmet: Mustafa Fahri Oktay’ın yönetiminde Nisan 1950’de yayın hayatına başlayan ve Nâzım Hikmet’in özgürlüğüne kavuşmasıyla işlevini tamamlayıp kapanan gazete.
Nuhun Gemisi: Kasım 1949’dan Mayıs 1950’ye kadar Türkiye Komünist Partisi tarafından çıkarılan siyasi mizah dergisi.
Hür Gençlik: Kasım 1946’dan Aralık 1950’ye kadar İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği tarafından çıkarılan dergi.
Barış: Nisan-Ağustos 1950 yılında, Rifat Pelvan yönetiminde Nuhun Gemisi gazetesinin devamı olarak on beş günde bir çıkarılan dergi.
Görseller 1-6 Kaynak: Bengü, Yeşim Bilge (haz.). Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011.
Görseller 6-12 Kaynak: Zafer Toprak Arşivi
Attila İlhan'ın Barış dergisindeki yazısı
Attila İlhan'ın Barış dergisindeki yazısı (devamı)
0
Nâzım Hikmet'e gönderilen mektuplar
Memet Fuat Arşivi Piraye Koleksiyonu
İmzalar: Halide Edib, Adnan Adıvar, Orhan Veli, Sabahattin Eyuboğlu, Fikret Adil, Mina Urgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abidin Dino, Sait Faik. Nâzım Hikmet Vakfı Arşivi.
İmzalar: Avukat Oktay Rıfat, Avukat Dr. Hakkı Balamir, Muvaffak Şeref, Avukat Fahri Halil Örs, Şair Cahit Sıtkı, Avukat Niyazi (Ağırnaslı), Ferit Anlar, Ayhan Anlar, Şair Melih Cevdet, Ressam Bedri Rahmi, Muharrir Cevdet Kudret, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Behçet Kamay, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ordinaryüs Profesörü Vasfi Raşid Sevig, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Doç. Dr. Hüseyin Cahit Özen, Kompozitör Adnan Saygun, Ankara Barosu İkinci Başkanı Avukat Asım Ruacan, Dr. Kemâl Narin, SBF Doçenti Sadun Aren, Ahmet Cevat Emre. Nâzım Hikmet Vakfı Arşivi.
Devlet Tiyatrosu Aktörlerinden Ahmet Evintan, İş Bankası Yenişehir Şubesi Müdürü Nazım Kâmil Bayur, Zafer Gazetesi Başmuharriri Mümtaz Faik Fenik, Devlet Tiyatrosu Aktörü Ulvi Uraz, Prof. Dr. Behçet Tahsin Ramay, Devlet Tiyatrosu artistlerinden Melek Gün. Nâzım Hikmet Vakfı Arşivi.

Bengü, Yeşim Bilge (haz). Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi

14 Mayıs 1950’de seçimleri Demokrat Parti’nin kazanması ile Nâzım Hikmet’in açlık grevi muhatapsız kalır. Yeni hükümet bir genel af çalışması başlatır, yurt içinde ve yurt dışında Nâzım Hikmet’in serbest kalacağına dair ümitler artar ama Nâzım Hikmet’in serbest kalmaması için uğraşan sağcı gazeteler ve “milliyetçi” öğrenci dernekleri yeniden karşı kampanya başlatırlar. Milli Türk Talebe Birliği Başkanı Suphi Baykam, Nâzım Hikmet’in af dışı bırakılmasını isteyen 5000 imzalı bir dilekçeyi hükümete sunar. Sonuç olarak dönemin hükümeti haksız mahkumiyeti ortadan kaldırmak ve yapılan hukuksuzluğu tescil etmek yerine sadece ceza indirimi yapma yoluna gider; böylece Nâzım Hikmet genel aftan yararlanarak 28 yıl 4 aylık cezasının 12 yıl 7 ayını yatarak serbest kalmış olur.

Hür Gençlik. Zafer Toprak Arşivi.
Image
Nâzım'ın Affı ve Askere Çağrılması
Ayşe Yaltırım, Kasım 2014
Nâzım Hikmet’in kız kardeşi Samiye Yaltırım’ın kızı ressam Ayşe Yaltırım, dayısına ve ailesine dair anılarını anlatıyor.
Nâzım'ın Hikâyesi Videoları

İki üç ay geçti, kapıya bir adam geliyor, ‘siz askerlik yapacaksınız’, nedir, ‘Zara’ya gideceksiniz, taş kıracaksınız nefer olarak’. Şimdi dayım Harbiye’yi bitirmiş, subay çıkmış, güverte subayı, kılıç kuşanmış. Ondan sonra Korutürk var onun sınıf arkadaşı, Cumhurbaşkanı. Ondan sonra bunu yok sayıyorlar, Nâzım okumamış Harbiye’de.

Nâzım Hikmet Bursa Cezaevi'nde. 1940'lı yıllar.
Nâzım Hikmet özgür kaldıktan sonra İstanbul'da. 1950
Nâzım Hikmet özgür kaldıktan sonra İstanbul'da. 1950

Memleketimden İnsan Manzaraları

ÖNCEKİ

Dünya Şairi

SONRAKİ
5. BÖLÜM
naziminhikayesi