© Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi

Vera

Salondan çıktık. Alışılmışın dışında hızlı yürüyor, neredeyse koşar adım gidiyordun. İlk aklıma gelen kalbinden rahatsızlandığın oldu. Çok gururlu bir insandın, dertlenmeyi, kişisel sıkıntılarını başkasına yansıtmayı sevmezdin. Birinci katla ikinci kat arasındaki merdiven boşluğunda durdun. Kollarımdan sıkıca tutmuş suskun bir halde yüzüme bakıyordun ve hiç konuşmadan öylece duruyorduk. Gözlerin yüzümde dolaşıyordu.
‘Sizi seviyorum. Anlıyor musunuz? Sizi seviyorum.’
Çok alçak bir sesle söyledin bunları. Ağlıyordun. Daha önce hiç ağlayan bir erkek görmemiştim. İşittiklerimden, gözyaşlarından, yer ayağımın altında kaymaya başladı… Merdiven boşluğunda durmaya devam ediyorduk. Gözlerimi ayırmadan ıslak yüzüne bakıyordum. Öğle tatili olmuştu. İnsanlar önümüzden geçip koşuşturuyorlardı. Aşağı-yukarı, yukarı-aşağı. Ama biz onları farketmiyorduk bile.
[…]Herhalde bu durum size gülünç geliyordur. Sizin ancak dedeniz olabileceğim aklınızdan geçiyordur. Sizin yerinizde olsam ben de öyle düşünürdüm… Ama anlayın, yüreğim yanıyor, kan akışım hızlanıyor. Sizi öylesine seviyorum.
‘Lütfen ağlamayın,’ diye usulca rica ettim. ‘Lütfen ağlamayın.’
‘İki saat sonra yurtdışına gidiyorum. Bana hiç ümit veremeyeceğinizi anlıyorum. Bir daha bu konuyu açmayacağıma, asla anımsatmayacağıma söz veriyorum. Moskova’ya ancak sizi unutmayı başardığımda döneceğim.’
Tulyakova, Vera. Bahtiyar Ol Nâzım. 2. Baskı. Yapı Kredi Yayınları, 2015. 46-47.

Kasım 1960’ta bir süredir âşık olduğu, kendisinden 30 yaş küçük tiyatro sanatçısı ve senaryo yazarı Vera Tulyakova ile evlenir.

1955 yılında Galina ile birliktelikleri devam ederken Nâzım Hikmet, bir iş nedeniyle Vera ile tanışır. Ve büyük aşk bu dönem başlar. Vera’dan çok etkilenen Nâzım Hikmet onunla ilişkisini kesmek istemez ve sürekli bir arada olmaya çalışır. Bilmediği şey ise tıpkı diğer aşkları gibi Vera’nın da evli olduğudur. Bu durumu tanışmalarından bir yıl sonra öğrenen Nâzım Hikmet’in Vera’ya düşkünlüğü daha da artar. Kendisinden 30 yaş küçük olan bu kadın, onun için yeni bir tutku olmuştur. Vera bu durumdan rahatsız olmakla birlikte etkilenmektedir de. Nâzım Hikmet için unutamadığı Münevver’den de vazgeçmek kolay değildir.

Nâzım Hikmet, Vera Tulyakova ve en sağda Galina Kolesnikova. Arhipo-Osipovka, SSCB, Eylül 1958.
Soldan Sağa: Avni Arbaş, Güzin Dino, Nâzım Hikmet, Abidin Dino, Vera Tulyakova. Paris, Nisan 1961.
İKİ SEVDA
Nâzım Hikmet, 17 Temmuz 1959
Bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı  geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
Bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
Oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
.
O tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
Fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
Gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
.
Dostlar nasıl bir araya geldiniz?
Birbirinizi tanımazsınız.
Nerde bekliyorsunuz beni?
Beyazıt’ta Çınarlı Kahve’de mi Gorki Parkı’nda mı?
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
İçimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
.
Fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-Sür kardeşim Makinist
götür beni oraya.
-Nereye?
İKİ SEVDA
Nâzım Hikmet, 17 Temmuz 1959
Bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı  geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
Bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
Oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
.
O tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
Fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
Gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
.
Dostlar nasıl bir araya geldiniz?
Birbirinizi tanımazsınız.
Nerde bekliyorsunuz beni?
Beyazıt’ta Çınarlı Kahve’de mi Gorki Parkı’nda mı?
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
İçimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
.
Fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-Sür kardeşim Makinist
götür beni oraya.
-Nereye?

Bu şiir şairin gönlündeki iki kadından da vazgeçemediğinin bir göstergesidir. Ancak daha sonrasında Nâzım Hikmet Vera için Galina’dan ayrılır, Vera ise Nâzım Hikmet için kocasından. Sade bir törenle evlenirler. Nâzım Hikmet’in Vera ile olan aşkı, yıpratıcı, tutkulu ve çetrefildir. Vera bağımsızlığına düşkündür. Şairin türkolog arkadaşı Rady Fish; eğer Nâzım Hikmet, Vera gibi genç bir kadınla değil de Galina ile olan birlikteliğine devam etseydi daha uzun yaşayabilirdi, diyecektir.

Saman Sarısı şiirinden alıntı
Seslendiren: Boğaçhan Sözmen
Ses Tasarımı: Göksenin Göksel
Görsel: Nisan 1961’de Paris’te çekilen bir fotoğraftan Vera’nın kesiti. Murat Germen ve Cafer Türkmen Arşivinden.
Nâzım'ın Hikâyesi Soundcloud hesabı

[soundcloud id=’476951724′ playlistHeight=”]

Image
Saman Sarısı şiirinin katmanları
Zeynep Uysal, Aralık 2015
Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ders veren, aynı zamanda Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin müdür yardımcılığını yürüten Zeynep Uysal, Nâzım Hikmet’in 1961 tarihli “Saman Sarısı” şiirini katmanlarına ayırarak inceliyor.
Nâzım'ın Hikâyesi Videoları

Bütün şiirlerinde öyle ya da böyle gördüğümüz Nâzım’ın Komünist düşünceleri […], hayata bakış biçimi, burada artık bağırarak [değil] son derece incelmiş bir takım imgelerle karşımıza çıkıyor. Müthiş görsel bir şiir bu […], [Nâzım’ın] sahneler kurarak, hareketli tablolar kurarak imgeler çizdiğini görüyoruz. Bu bakımdan da artık çok başka bir yere geldiğini anlıyoruz. Yani, şöyle bir kaygı yok Saman Sarısı’nda: ‘Şimdi nasıl ben bir yandan ideolojimi de göstermeliyim şiirin içinde?’ ‘Sadece romantik bir şiir yazmamalıyım.’ […] Burada artık hakikaten birbirinin içine geçmiş bir tür olgunlaşmanın, hem şairin, hem de bir birey olarak şiirin içerisindeki şiir öznesinin o olgun halinin izlerini görmeye başlıyoruz. Bu iki katmanın, bireysel olanla toplumsal olanın, daha insanlığa dair olanın, tamamen birbirinin içine geçtiği, birbirini belirlediği, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bir şiir ortaya çıkıyor. ‘Küba Devrimi’nden bahseden bir şiir içerisinde, bir aşkın ayrılık hikâyesinin ne işi var?’ı hiç bir zaman düşünmüyoruz.

Nâzım Hikmet ve Vera. Saime Göksu & Edward Timms Arşivi.
Nâzım Hikmet ve Vera. Saime Göksu & Edward Timms Arşivi.
Nâzım Hikmet ve Vera. Saime Göksu & Edward Timms Arşivi.

Radyo Programları

ÖNCEKİ

Münevver ve Mehmet

SONRAKİ
naziminhikayesi